Kayıtlar

Mayıs, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

izin verdi...

kapından girdiğinde boynuna sarıldı, ve seni çok özledim diye fısıldadı adam... sessizlik yoktu artık aralarında ve uzun zamandır bu anı beklemişti kadın... rüyasından uyandı perdeler havada uçuşuyordu uzaktan tanıdık bir müzik duyuluyordu... gözlerini gökyüzünü gizleyen tavana dikti ve dünyanın içinden geçip gitmesine bir gün daha izin verdi...

gitme...

hayatın iniş çıkışlarının birinde, son çıktığı dağın tepesinde bir sonraki adımı atamaya hazırlanan bir yolcuya "aşağıya bakma sakın, düşersin" dendi... ama aşağıya baktı yine de yolcu gelecekten geçmişe çevirdi başını geride bıraktığı onu çağırıyordu gibi geldi  "gitme" diyordu sanki arkada bıraktığı sevgilisi durdu ve dinledi ama sadece sessizliği kafasındaki ses onu kandırmıştı yine çağıran kimse yoktu onu geçmişe... peki ya geleceğe? ileride taa uzakta bir siluet hayal meyal belirdi ve kayboldu emin olmasa da bir adım daha attı geçmişten geleceğe ama geriye bakmaktan da alıkoyamadı kendini dengesini kaybetti bir an için uçurumun dibindeki karanlık çok soğuk, sessiz ve yakındı defalarca düştüğü, defalarca yeninden tırmandığı...  "arkana bakma, yoksa ölürsün" dedi yeniden ses ama yaşamak için ölmesi gerektiğini öğrenmişti... gözlerini dikti karanlığa, ve sessizce bekledi      ....................

kendime...

Yoğun, hızlı ve kalabalık bir günün sonunda Alsancak iskelesinden bindim Göztepe vapuruna. Salına salına hareket ederken vapur, bir yere yetişme çabasını terk edenler oturdu yanıma. Sahil şeridine dalgalardan bakarken, kimimiz kitabında, kimimiz kulaklığında, kimimiz ise camdan yansıyan anda. Düşüncelerim yavaş yavaş soluklaştı, yerini huzurlu bir sessizlik aldı. Gözlerim capcanlı denize batan akşam güneşinde takılı kaldı. İçimi ısıtan turuncusu ise, sıkış tepiş apartmanların camında asılı. "Konak" da konakladık bir süre. Karışayaka vapurundan akan hızlı adımlar, timsah desenli dalgalarla yarışırken, vapurun içinden baktığım dünya ve dışarısı, ayrı zamanlardaydı. Gece ve Gündüz, Ölüm ve Yaşam, Uyku ve Uyanıklık gibi  ayrı iki dünya, yan yanaydı. Aynı yöne doğru akarken hepimiz, ben sakinliğin ortasında kendini yaşam dalgasına bırakmış bir avare, öteki ise biraz uzağımda, vızır vızır akan arabalardan bana bakan virane. Son ışınlarını en parlak biçimde denize savuran güneşin, p

Sevgi

Masamın başına oturmuş yazmam gereken makaleye baktım...Philip Glass kulağımı yumuşak bir rüzgar gibi okşarken, başımı bir "an" yana çevirip gözüme ilişen kitabı aldım, hiç duraksamadan gözlerimi kapayıp "öylesine" açtım..karşıma çıkan ilk satırlar, bugün penceremden bakanlar için... "Sevgi" diye devam etti Serena, "insanlar arasındaki en güçlü bağdır. Ama sevginin tam olarak yeşermesi için, daima ayrılık olmalıdır". "Sevginin görevi, bizi ayrılık aleminin ötesine geçirmektir. Buradaki mutlulukla hiçbir ilgisi yoktur." Muriel Maufroy- Mevlana'nın Kızı

3 ayaklı gölgem...

Resim
üç ayaklı kara kedinin tüylerinde gezindi ellerim huzurla yeşil gözlerinde sevgime verdiği karşılık parıldadığında ikimiz de biliyorduk yeniden buluşacağımızı yalnız gecelerin uykusuzluğunda günü batırdığım pencereme vardığımda geç kalmış olsam da turuncuyu yakalamaya huzur verdi onun varlığı taa uzakta ve bildim ki bundan sonra denizine karıştığım bu şehrin mis kokan yağmuru altında üç ayaklı gölgem bekliyordu beni koşulsuzca....

...

uzak yakın hüzünlü mutlu ağlayan gülen kaçan kucak açan her hal her an biz den akan "bir"

yeşil ve mavi...

Resim