Bir şeye sahip olduğumuzu deneyimlememizin en hızlı yolu, onu vermektir. O halde bir şeye sahip olmayı deneyimlemek istediğinizde, bir başkasının ona sahip olduğunu deneyimlemesini sağlayacaksınız.
Neale Donald Walsh
Bağlantıyı al
Facebook
X
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Adsız dedi ki…
ouaip, c'est vrai, ça !
C'est quand tu dois te séparer de quelque chose, que tu te rends compte à quel point tu as fusionné avec. Que ce soit pour un don, un déménagement, une forme de vie...
Paradoxe : plus tu as de ces choses importantes autour de toi, plus tu affirmes ta personne. Car ces choses sont un peu une partie de toi, de ce que tu as aimé mettre comme poster, ce que tu as voulu décorer... Mais en te séparant de certaines d'entre elles, tu as parfois la sensation de liberté, de pouvoir tout recommencer, de... ne plus dépendre de ces choses...
Jusqu'à ce que, peut être, tu recommences à accumuler ces objets, bibelots, amis... et tout recommence !
(Sensation ressentie en partant au camping, quand tu te détache du monde, pour ne subsister que par le contenu d'un sac à dos, et d'un livre à bouquiner... ^^)
Herşey ne hızlı değişiyor. Artık mevsimler birbirini kovalamıyor. Bir gün sonbaharı bekleyeceğim kimin aklına gelir di? Ve bugün, yılın son ayına yaklaşırken, beklediğim sonbahar az da olsa uğradı bahçeme. Gümbür gümbür bir yağmur ve düştüğü anda toprağa yayılan kokusu ile. Hiç bu kadar kurak olmamıştı İzmir. Bu yüzden çoşku ve aşkla karşılandı. Günlerce yağsın istediğim, içimi sakinleştiren, ve beni kendime döndüren yağmuru izlerken, sarı gagalı siyah bir kuşla göz göze geldik ve bakıştık ansızlıkta. Tüylerinde parlayan yağmur damlaları ve siyahlığın içinde gözalan sapsarı minik gagası ile, bir kaç dakikalığına hareketesiz kaldı ve sonra kendi yoluna doğru adım attı. Ben ise merakla google'a sarıldım ve aradığım kuşun "karatavuk" olduğunu öğrendim. Memnun oldum tanıştığımıza. Yine karşılaşmak umuduyla....belki başka bir sonbahar yağmurunda...
Hellen Keller'in ismini duymuşmuydunuz hiç? Bebekken geçirdiği bir hastalık sonucu kör, sağır ve dilsiz kalan, ama herşeye rağmen bir pedagog olmayı başarmış, o muhteşem kadın. Sadece tenin duyumları ile algılanan ve yaşanan bir hayat. Bazen kendimi buna çok yakın bir varoluşta hissediyorum. Ve şu an içinde yaşadığımız bu dünyada, bu şekilde yaşamak, her gün daha da zor ve acı verici geliyor bana. Her insanın ağır basan bir duyusu var. Kimisi daha görsel, kimisi daha işitsel, kimisi de benim gibi daha dokunsal. Hiçbiri bir diğerinden daha üstün ve özel değil. Peki ne demek dünyayı dokunsal ağırlıklı algılamak ve yaşamak? Bir ortama girdiğinde, o ortamdaki görünen ya da görünmeyen herşeyi ilk önce bedeninde hissetmek demek. Titreşimleri, akımları, mekanın ayak tabanlarının aracılığı ile bedenine dokunuşunu, ve hatta diğer canlıların duygularını ve düşüncelerini bedeninde hissetmek demek. Diğer insanları mimiklerinden, hareketlerinden, duruşlarından algılamak demek. Onlarla iletişime...
Büyülü ve hızlı geçen bir 25 Temmuz'un ardından balayı için seçtiğimiz Karadeniz yaylaları, bize yepyeni bir dünyanın kapılarını açtı...Doğayı ölesiye seven bizler için sanki "Cennet" gezegenine yapılan sonsuz bir yolculuktu Karadeniz yolculuğumuz. O kadar çok güzel "an" vardı ki, aralarından seçip sizlerle paylaşmak biraz zor oldu:) Sevgili Hasan'ın bizim için tasarladığı t-shirtlerimizle yola koyulduk ve ilk durağımız olan Trabzon Teknik Üniversitesinin dinlenme tesislerindeki müthiş bitki örtüsüne hayran kaldık. Bir gece konakladığımız bu bakımlı tesisten ayrılırken, bizleri bekleyen muhteşem doğanın sadece başlangıcını görebilmiştik. Araba kiralayarak ikinci durağımız olan Sümela Manastırına doğru yola koyulduk. Bir süre sonra araba yolu tükendi, biz de eski rahip ve rahibelerin yolundan manastırın kurulu olduğu kayalığa doğru yayan tırmanışa geçtik. Yolda giderken bizi bekleyen sürprizleri de es geçmedik. Kayaların içindeki heybetli man...
Yorumlar
C'est quand tu dois te séparer de quelque chose, que tu te rends compte à quel point tu as fusionné avec. Que ce soit pour un don, un déménagement, une forme de vie...
Paradoxe : plus tu as de ces choses importantes autour de toi, plus tu affirmes ta personne. Car ces choses sont un peu une partie de toi, de ce que tu as aimé mettre comme poster, ce que tu as voulu décorer...
Mais en te séparant de certaines d'entre elles, tu as parfois la sensation de liberté, de pouvoir tout recommencer, de... ne plus dépendre de ces choses...
Jusqu'à ce que, peut être, tu recommences à accumuler ces objets, bibelots, amis... et tout recommence !
(Sensation ressentie en partant au camping, quand tu te détache du monde, pour ne subsister que par le contenu d'un sac à dos, et d'un livre à bouquiner... ^^)