Kayıtlar

Temmuz, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yıldızlar Nerede Saklanır?

Ne güzel arkadaşlarım var benim...işten onlardan biri, az önce bana beni anlatan ruhdaşımdan... Yıldızlar Nerede Saklanır? Ay düşüyor suya bir gölge gibi ipe diziyorum biberleri, günleri, yağmurlu ikindileri Sonra kar başlıyor gri bir kentin sokaklarında eski kumaşlara değiyor ellerim büyük bir düşün yağmuru çarparken camlara önümü ilikliyorum bütün yalnızlıkların karşısında bakıyorum daha çok var güneşin doğmasına Bir ışık, giderek artan odaların içinde bir ışık, gölgesini yüzünden alan Yollar uzayıp giderken kentin karanlığına Yıldızlar gecede bir fenere saklanır

şimdi...

bugün çok sevdiğim eski bir ruhdaşım bana şunları söyledi: senin çok derin bir ruh kuyun var, bu kuyudan su çekmeyi beceremeyen birisinden çabuk sıkılırsın... düşündüm... bazı şeylerden çabuk sıkıldığım, sabırsızlandığım doğru...insanlarla paylaşmak istediğim bazı şeylerin çok derinlerimde yattığı da doğru sanırım... susayan bir yolcunun yorulduğu ve dinlenip susuzluğunu giderdiği bir kuyu olmak çok güzeldi... kimisi sadece içime seslendi ve kendi yankısını dinledi...kimisi suyun üzerindeki yansımasını izledi..kimisi kovaya asılıp suyumdan içti...ve yoluna devam etti... ama şimdi bahçesinde kuyumu barındırmak isteyen biri olsun ister özüm... ve öyle...

decisions

He was beginning to understand something important: decisions were just the beginning. Whenever someone made a decision, he was in fact, plunging into a powerful river that would carry him off to a place which he had never dreamed when he made that decision. Paulo Coelho, The Alchemist

...

e ve geldim bloğuma girdim ve başladım okumaya..taaa en başa, ilk yazdığım yazılara kadar... ve hatırladım yeniden,  yanlızlığımdan yeniden doğan, tek başınayken yaratan, sessizliğiyle konuşan, gördükleriyle iz bırakan,  özüm, ne çok özlemişim seni... belki de özlemek için uzaklaşmışım kendimden, ve yakınlaşmışım bir başka kendime... geri dönebilmek için özüme, yeni bir sayfa açmışım yeniden yaşadıklarımı bir hazine gibi koymuşum bağrıma ve yola koyulmuşum yeni hazinelere tortumu atmamda yardımcı olanları daha iyi anlamış ve görmüşüm... ilk defa... bana bu anları yeniden yaşat"an"a hamdolsun...

buyrun hepsi sizin...

içimden sevgi aktı tüm kırgınlıklarım çoktan anda kaldı ama sevgim sonsuza dek ...benli ya da bensiz...bildim ki yerine ulaştı... gözlerimi kapadığımda, "seni seviyorum" dediğim ne çok yoldaş var..kimisi yakınımda, kimisi uzağımda...ama özellikle biri var ki şu ana damgasını vuran..bana ne çok şey gösterdi...ne güzel bir yoldaş oldu, beni ne çok sevdi ve sözlerimin ardında, onu çok sevdiğimi ve seveceğimi hiç unutmadı...ve öyle... sevgiyi yaşamak için insan, kırabilmeli kabuklarını yumurtayı çatlatır gibi, çatlatmalı tortusunu ama içeriden dışarı akmalı her haliyle ve bırakmalı kendini özüne... çatlaklarımdan yeniden doğarken bana eşlik eden, ruhdaşlık eden, beni tetikleyen ve destekleyen, tüm yoldaşlara kalbimi vermek gibisi var mı? buyrun hepsi sizin....

siyah-beyaz

hayat ilginç bir oyun... bir insanı keşfetmek ne kadar uzun... siyah dediğin bir gün bakmışsın beyaz, sonra yine siyah..sonsuza kadar giden bir döngü... tüm renkleri içeren siyah ve beyazın oyununda artık fırça olmak zamanı, tuvale dokunmak, YARATMAK zamanı...

Londra'dan...

Resim
Tower Bridge St.Paul katedraline doğru Tate Modern Thames nehri Grinin yakıştığı bir şehir...güneş kırıntısında güneşlenen insanlar, fıkır fıkır, dans edenlerle, müzik yapanlarla, yaratıcıkla dolu sokaklar, birbirinden çeşitli ve ilginç mimari ve her yerde her zaman var olan yeşil, yeşil, yeşil....