Kayıtlar

Kasım, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

En iyi arkadaşıma...

Resim
Mumları yaktım. Sandal ağacı kokan tütsümü akışına bıraktım. Müziği açtım. Penceremin perdesini araladım. Bilmediğim hayatları çektim gözlerime. Beni özlemiş koltuğumdan izlemeye başladım etrafı, davetsizce. Vişne renkli bir yünü ören yaşlı eller çarptı ansızın gözüme. Bir cumartesi akşamı, belli ki kendini seçenlerden biriydi karşı penceredeki yüzünü bilmediğim. Ben ona bakarken, o benden habersiz dalmıştı hayatın ritmine. Kışın kömür kokan havası, sisten bir perdeyle örtmüştü uzak ufukları. Denizin yerinde, cızırtılı kara bir boşluk vardı şimdi, tek bir sokak lambasının aydınlattığı. Yaşam dolu bir gün, hayalperest bir geceye dönüşmüştü habersizce, ve ben, en iyi arkadaşımla vakit geçirmiştim dilediğimce... Hiç dinmeyen müzikler eşliğinde temizlik yaparak başlamıştık güne. Hamarat küçük kız çocuklarıydık yeniden, özgürce. Kendine has müziğiyle etrafı çınlatan süpürgenin peşinden, dans ederek koşturup, kırmızı yastıklarıyla konuşan kanepeye atmıştık kendimizi, yorgun düşünce. Kekik ko

Bir an

Resim
Dolu dolu yaşandıkça hayat, hafızamızda hatırlanmayı bekleyen, ama hep unutulan izler birikir. O izlerin bir kısmını, birkaç fotoğraf karesi canlandırır bazen. Ve ansızın, andan arta kalanlar titreştirir içimizi yeniden. Sadece acılarını hatırlamayı seçenler, bu kareler olmadan anımsayamazlar, anın içinde tümüyle eridikleri o eşşiz zamanları... Uzun bir yürüyüşün ardından, ağaçların, toprağın ve taşların, rüzgarını içimize soluduk yeniden. Kaçamak bir gökkuşağının annesi, yağmur, selamladı bizi en tepeden. Hayatın ta kendisiydi tırmanış ve ardında, yeni bir dünyanın kapısı açıldı yorgunluğa yenik düşmeyenlere. Sessizlik belki de fazlaydı, doğayla bütünleşenlere. Dünya ayaklarımızın altında küçülürken, kalbimiz hızla atarak büyüdü sonsuzluğa. Son nefesimizi bir uçurumun kenarında salıverdik bulutlara. Ufuk çizgisinin yanında, ufaldıkça ufaldık, bir toz zerresi oluverdik bir anda. Bir "an" dı yaşamı hissetmek. Bir "an" dı, küçülürken büyümek, enginlik olmak. Bir "

Haya(l)t

Resim
Biraz yalnızlık hayal ettim. Ve tüm gün sessizdi ofisim. Mevsimlerden yazı hayal ettim. Ve güneş renkli mandalinalarla bitti öglen yemeğim. Bir tutam saygı, bir kaşık ilgi hayal ettim. Ve hem sözlerimin hem de gözlerimin içinde, beni dinleyen 30 huzurlu sessizlikle bitti, akşamki dersim. Biraz beğenilme hayal ettim. Ve bir kadeh şarabın rehavetinde, gözlerimde kaybolan sıcak bir gülümseyişle gitti, bana toplantıda eşlik edenim. Biraz sonsuzluk hayal ettim. Ve ılık bir yağmurun altında, bildiğim ama henüz deneyimlemediğim boyutların karıncalanmasında bitti, otobüsü bekleyişim. Biraz sevmeyi ve dokunmayı hayal ettim. Ve kadife tüylü bir kedinin kafasında defalarca gezinerek gelip gitti üşüyen ellerim. Biraz felsefi bir dokunuş hayal ettim. Ve çok etkilendiğim bir filmin beni derinlere götüren müziklerinde bitti düşüncelerim. Bir süre durdum. Kıpırtısız. Yorumsuz. Bensiz. Gözlerimi karanlığa gömdüm ve içimdeki ışığı yaktım... ...ve gördüm ki, Hayal ve Hayat bir di.

Beklemek...

Resim
Beklemek. Beklentiden farklı bir varoluş. Bir duruş. Bir durduruş zamanı, düşüncenin atlı karıncasını. Hızla savrulan insan selinin ortasında ansızın durabilmek mesela. Ya da kadife bir kedinin kendi isteğiyle çıktığı kucağından, yine kendi isteğiyle inmesini izleyebilmek, beklemek. Bir yere yetişmek için, otobüsü, yemek servisini ya da dersin bitimini beklemek değil, dünyanın sana doğru akması için kendine izin verebilmek, beklemek. Kimi zaman, bir çayın dumanından başlayıp, bir yelkenlinin rüzgarında bitebilmek. Bazense sadece yarının doğuşuna eşlik etmek. Daha iyi duyabilmek için sessizliğe izin verebilmek, beklemek. Ya da yeni bir hikayenin baş kahramanının anlatısında dinlenebilmek. Dileklerin gerçeğe dönüşeceği anı istemek yerine, o anın içinde şu anda varolabilmek, beklemek. Korkudan, endişeden, güvensizlikten uzak durabilmek. Sadece durabilmek. İçindeki o dingin sesin sana herzaman doğru yolu gösterdiğini bilmek, beklemek. Beklerken ögrenmek, anlamak, görmek, hissetmek, ve yaşa

Katie Melua - Thank You Stars

Tek bir adım

Resim
Tek bir adım attı sınırın ötesine. Uzaklara biraz daha yakınlaştı. Her adımda, kıyıdan biraz daha uzaklaştı. Tek bir adım attı sınırın ötesine. Kendine biraz daha yakınlaştı ve "ötekine" biraz daha yabancılaştı. Her adımda, kıyı dalgasını kendine çağırdı. Ve o geridekini olduğu yerde bıraktı. Tek bir adım attı sınırın ötesine ve uzağı yakın, yakını uzak kıldı. Çünkü biliyordu ki ne olursa olsun, artık "tek" ti . Korkunun sesi onu tökezletti, ama yürümeye devam etti. Her adımda kendini yeniden keşfetti. Son bir adım attı sınırın ötesine, ve ufukta kendini seçti...

Relationship

In relationship you see your self as you areLife is relationship, and without relationship there is no possibility of life. There is no living in isolation, because living is a process of relationship, and relationship is not with abstrac­tions; it is your relationship to property, to people, and to ideas. In relationship you see your self as you are, whatever you are, ugly or beautiful, subtle or gross; in the mirror of relationship you see precisely every new problem, the whole structure of yourself as you are. Because you think that you cannot alter your relationship fundamentally, you try to escape intellectually or mystically, and this escape only creates more problems, more confusion, and more disaster. But if, instead of escaping, you look at your life in relationship and under stand the whole structure of that relation­ship, then there is a possibility of going beyond that which is very close. Surely, to go very far, you must begin very near, but to begin near is very difficul