Kayıtlar

Mayıs, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Teos/Sığacık2

Resim
Dönüp dolaşıp aynı yere gidiyoruz...nedeni bilinmez insan aklımızla, ama her seferinde bir başka etkileniyoruz....

Gökkuşağı

Güneş ve yağmur karışımı bir gökkuşağının altında oturmuş, eskilerin tozunu alıyorum. Çalışma odamda, niye sakladığımı unuttuğum ıvır zıvırları düzenlerken sadece kütüphanemin raflarına değil, beynimin kıvrımlarına da ağır yük yapan geçmişten bugüne birikmişleri temizliyorum. Saygıyla önlerinde eğilip, çoşkuyla atıyorum hepsini. Kimisi gülümsetiyor, kimisi hüzünlendiriyor, ve hepsi onları yaşadığım andaki hisleri yeninden yaşatıyor bana. Ama ben, eninde sonunda geri dönüyorum ana, dönecek yerim yok ki başka:) Bugün İzmir kararsız, güneş mi? yağmur mu?, arasında. Her kararsızlığın bir sürprizi var sa, bugünün ki de kendimle kalmak başbaşa. Feridyenim kendi odasında çalışmakta, arada bir yanıma gelip bana sarılmakta. Ben ise çoktan dalmışım içimdeki semaya bizi buluşturan Frida Kahlo'nun müzikleri eşliğinde bakıyorum 3 sene önce başlayıp, henüz bitirmediğim akrilik bir tabloya. Bitirmek yarına nasip olsun diyor içimden bir ses, ve ben 3 sayısını niye bu kadar sevdiğimi merak ederken...

Yaşamın şu minik sürprizlerine bayılıyorum!

Bir arkadaşım az önce göndermiş bunu, ki benzer bir düşünce ile güne başlamıştım ben de:) Kişinin değeri nedir? Aradığı şeydir! Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki sen cansın. Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin. Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki Aradığın ancak sensin, sen. Madendeki inciyi aradıkça madensin. Ekmek lokmasına heves ettikçe ekmeksin. Şu kapalı sözü anlarsan, anlarsın her şeyi; Neyi arıyorsun, sen osun. Senin canın içinde bir can var, o canı ara! Beden dağının içinde mücevher var, o mücevherin madenini ara! A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara; Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara Mevlana