Yoğun, hızlı ve kalabalık bir günün sonunda Alsancak iskelesinden bindim Göztepe vapuruna. Salına salına hareket ederken vapur, bir yere yetişme çabasını terk edenler oturdu yanıma. Sahil şeridine dalgalardan bakarken, kimimiz kitabında, kimimiz kulaklığında, kimimiz ise camdan yansıyan anda. Düşüncelerim yavaş yavaş soluklaştı, yerini huzurlu bir sessizlik aldı. Gözlerim capcanlı denize batan akşam güneşinde takılı kaldı. İçimi ısıtan turuncusu ise, sıkış tepiş apartmanların camında asılı. "Konak" da konakladık bir süre. Karışayaka vapurundan akan hızlı adımlar, timsah desenli dalgalarla yarışırken, vapurun içinden baktığım dünya ve dışarısı, ayrı zamanlardaydı. Gece ve Gündüz, Ölüm ve Yaşam, Uyku ve Uyanıklık gibi ayrı iki dünya, yan yanaydı. Aynı yöne doğru akarken hepimiz, ben sakinliğin ortasında kendini yaşam dalgasına bırakmış bir avare, öteki ise biraz uzağımda, vızır vızır akan arabalardan bana bakan virane. Son ışınlarını en parlak biçimde denize savuran güneşin, p...