"Bir" gün işte...
Genelde günlerimi anlatmayı çok sevmem. Akşamları eve gelince "nasıl geçti günün?" diye sorar eşim. Hemen bir cevap bulamam. Düşünmem ve sindirmem gerekir böyle bir soruyu. Doğru sözcükleri bulmak için susmam gerekir. Sabırsız olan eşimse bu sessizliğimi çok bekleyemez ve başlar kendi gününü anlatmaya. O zaman ben de, tek çocuk olarak geçirdiğim küçüklüğümden, ta bu zamana kadar taşıdığım bir alışkanlıkla, içimde tutmaya devam ederim günün bana kattıklarını. Annem ne çok kınardı eskiden herşeyi kendime saklayışımı. Şimdilerde ise alıştı, çünkü başka türlüsünü beceremediğimi sonunda anladı. Ama bu sefer işte, yazasım geldi bir günün beni bana kavuşturuşunu. Bir yola çıktım dün. Gittim, gördüm, öğrendim. İçimde biriktirdim. Düşündüm ve hissettim. Tek bir çizgi üzerinde gittim ve geldim. Ama içimde zigzaglar çizdim. Dervişler gibi döndüm helezoni. Sabah şiddeli bir yağmur eşlik etti evden çıkışıma. Göz gözü görmezcesine ağladı gökyüzü. Yollardaki arabalar tüm panikleriyle hız...