Kayıtlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Resim
Herşey ne hızlı değişiyor. Artık mevsimler birbirini kovalamıyor. Bir gün sonbaharı bekleyeceğim kimin aklına gelir di? Ve bugün, yılın son ayına yaklaşırken, beklediğim sonbahar az da olsa uğradı bahçeme. Gümbür gümbür bir yağmur ve düştüğü anda toprağa yayılan kokusu ile. Hiç bu kadar kurak olmamıştı İzmir. Bu yüzden çoşku ve aşkla karşılandı. Günlerce yağsın istediğim, içimi sakinleştiren, ve beni kendime döndüren yağmuru izlerken, sarı gagalı siyah bir kuşla göz göze geldik ve bakıştık ansızlıkta. Tüylerinde parlayan yağmur damlaları ve siyahlığın içinde gözalan sapsarı minik gagası ile, bir kaç dakikalığına hareketesiz kaldı ve sonra kendi yoluna doğru adım attı. Ben ise merakla google'a sarıldım ve aradığım kuşun "karatavuk" olduğunu öğrendim.  Memnun oldum tanıştığımıza. Yine karşılaşmak umuduyla....belki başka bir sonbahar yağmurunda...

Dancer

Resim
There is a dance only you can do, that exists only in you, here and now, always changing, always true. Are you willing to listen with fascination? If you are, it will deliver you unto the self you have always dreamed you could be. This is a promise. Gabrielle Roth.

Kutlama

Havuzun durgun maviliğinde dinleniyor bakışlarım. Bakışlarımı izliyor bedenim. Arılar hafifçe dokunuyor suyun yüzeyine, tıpkı suyun bedenime dokunuşu gibi. Yaslıyorum başımı beni kucaklayan suya ve yavaşca dans ediyorum onunla. Ama aslında kendimle. Yani varoluşun kendisiyle. Sonsuzluğun içine akıyor bedenim her bir kulaçta. Kolarımın ritmi hiç durmadan dönüyör, dönüyor dönüyor, bir derviş gibi suya... Sezen Aksunun "kutlama" parçası beliriyor ansızın kulaklarımda. Kutluyorum yeni başlangıçlarımı.  Kutsuyorum bitişlerimi. Kutluyorum yaşamı ve içindekileri. Kutsuyorum ölerken yeniden doğan her bir yanımı. Müzik ve dans alıyor beni içine, "bir" olabilmem için iteklediğim tüm yanlarımla. "Başımı omzuna yaslamaya, hayata yeninden başlamaya, bağında, bahçende, pınarlarında, içimi yıkmaya geliyorum" diyor Sezen. Ve ben, dans ediyorum her nefeste varoluşumla, dans ediyorum her nefesle yaşamın içindeki bin binbirçeşit hallerimle. Ve yaslıyorum başımı...

Değişen Türkiyenin eşiğinden...

Resim
Bembeyaz bir sayfa duruyor önümde. İçine ne koysam onunla şekilleniyor. Ne söylesem, onunla anlam kazanıyor. Her ne kadar içimdeki sözcükler "b(y)itik" ise de son günlerde, çağırıyor beni beyaz sayfa. Önünde çıplak, önünde ma(h)su(n)m, önünde kararsız kalsam da, yazıyorum işte yeninden, düşlerimden arta kal(an)ları. Hayatın amacı nedir? Varoluş nedenim ve amacım var mı? Bana ihtiyacı var mı Dünyanın? Ya Evrenin? Bu hayatı neden seçtim ben? Beyaz sayfa susuyor sorularım karşısında. İçimden gelen cevapları duymak, dinlemek ve var etmek için. Ben ise sadece soruyorum bugün. Cevapları belki başka bir güne, ya da başka bir hayata bırakıyorum sessizliğimde. "Sessizliği dinle" diyor içimdeki Kızılderili, "Çünkü o konuşur ve bilir"...

Doğaya...

Bugün bir zeytin ağacının altına uzandım. Ve  toprak ana kucakladı beni. Ağacın dalları üzerime şefkatle eğildi. Ve gözlerimi açtığımda bir martı yakaladı bakışlarımı. O anda hepimiz "bir" olduk, ve önce yanağımı okşayan sonra kulağıma fısıldayan rüzgarın sesini duyduk. Ve o dedi ki: Doğa en büyük sevgi. Sevgililer gününüz kutlu olsun.

1000 yıllık Tanrı

Resim
Geçenlerde bir doğa yürüyüşü yaparken, eskiden yazmış olduğum bir yazı aklıma geldi ve yeniden paylaşmak istedim. 1000 yıllık Tanrı Geçti ğ imiz Nisan ay ı nda kendimi dünyanın bir ucunda buldu ğ umda, sanki farkl ı bir gezegene ayak bas ı yor mu ş um gibi hissettim. Japonya ’ ya ikinci yolculu ğ umdu bu, ama sanki ilk kez gidiyordum. Japonya, ke ş fedildik ç e i ç inde yenidünyalar barındıran, kutu içinde kutu misali bir ülke çünkü. Bu gidişimde, öteden beri ilgi duydu ğ um Japon k ü lt ü r ü n, Şinto gelene ğ ini daha iyi anlamak ü zere, Nara b ö lgesini ziyaret etme fırsatım oldu. Şintoizm, Japonların en eski inanışlarından biri. Kökleri milattan önce 1000 yılına kadar gidiyor. Ve günümüzde hala yaklaşık 5 milyon kişi bu inanışın takipçisi. Bu gelenekte ruhani güç ya da Tanrı ( Kami ) do ğ adaki her t ü rl ü varl ı kta (da ğ , ta ş , bitki, hayvan vs. gibi) yaşıyor. Tanrı’nın bu hallerine dua etmek için, do ğ a i ç inde kutsal say ı lan mekân...

Hatırlıyorum...

Resim
"Hatırlıyorum simsiyah bir kedi olduğum zamanları. Gecenin karanlığıyla bir olup, gündüze meydan okuduğum anları. Öğle vakitlerinin yakıcı güneşinden kaçarken saklandığım gölge altlarını. Ve akşam serinliğinin, yalnızca benim bildiğim o gizemli sırlarını. Hatırlıyorum beni görünce yollarını değiştiren insanların bakışlarındaki ıssızlığı. Ve bir yaz yağmurunun tüylerimi parıldatan dokunuşlarını. Uçuşan kuşların bıyıklarımı titreştiren kanat çırpışlarını. Ve bir çatının tepesinden etrafı izlerken içime çektiğim rüzgarın o mis kokulu aromasını. Hatırlıyorum her an uçacakmışcasına hafif ve çevik ama bir o kadar da sağlam ve atik adımlarımın, duyulmayan o sinsi tınısını. Ama en çok da beni benden alıp uzaklara götüren, ve defalarca bir insan olarak uyandığım, uzun, o up uzun uykuları..."