Bizsizliğe...(Ankara, 2000)

Ofisteyim.
Duvarlarıma açılan geçmişin tüm pencerelerini, fotoğrafları ve resimleri, takvimleri ve posterleri, kaldırdım. Onların, gri tozlu duvarlarda bıraktıkları beyaz karelere bakıyorum. Sadece gözlerimin duyabildigi bir sesle konuşan bu resimler, ortadan kalkınca, renksiz bir sessizlik siniyor etrafa.Yorganın karanlığına kaçtığımda bana sarılan sessizlik gibi.
“Yapamadıklarımızın intikamını almak için yazarız” demiş Orhan Pamuk.
Ben de, kaldırmaya üşendigim ve hala duvarımdan bana fısıldayan resimlere bakarak, yazıyorum bu satırları. Dünya ve içindekiler. Kesik kesik, öksürük gibi bizi sarsan duyumlar. Ayak sesleri. İnsan parçaları. Kalabalıkta koluna çarpan bir kol. Güneşle gözünü çelen araba aynaları. Simitçinin maşayla tezgahına vururken çınlattığı Ankara sokakları. Durakta bekleyen tanıdık yüzlerin kırışıklıkları. Sisin içinde yürürken, seyrettiğin bir filmin içine dalmak. İçindeki sayısız varlığı hissetmekten yorulmuş bedenimin, yerçekimine yaslanması.Hepsi de yanlızlığımızı dinlemekten kaçarken yaşadığımız an parçaları. Dünya ve içindekiler. Birşeyin içinde olmaya muhtaç bizler. Dünyanın, sokakların, annemizin, evlerimizin, fotoğraflarımızın, elbiselerimizin, maskelerimizin, beynimizin, ve diğer insanların düşüncelerinin içinde, sürekli yeniden doğup, ölen bizler,
Dışarıya çıkma vakti gelmedi mi artık?

Boşluğa, sınırsızlığa, bizsizliğe..

Photo: Bolu, Abant 2003

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)

Karadeniz, Yente Yaylası ve diğerleri...