yav ben geldim... ve geldigim gibi gittim... bu seferlik boyle oldu yav kusura bakma... ne diim, arkadaslik biraz teklifsiz bisiidir. bigun aniden gelirim çat kapi, hemide tam yemek vakti... postaci kapiyi iki kere çalar (ne alaka? hiç..) ben simdi bu jet lag halini öyle bi benimsedimki, bunu bi hayat felsefesi haline getirmeyi dusunuyorum... dur daha dusuneyim... cok operim yav... (dur bunu da bi dusuneyim. ozledim derken yalan mi soyledim ki? yooo... allah allah...) cetlag cetlag... yok baska bi aciklamasi. cereyanda kalmisim ben. bi de, canim okula gelmek istemedi hiç... cok operim (kesinlikle)
Herşey ne hızlı değişiyor. Artık mevsimler birbirini kovalamıyor. Bir gün sonbaharı bekleyeceğim kimin aklına gelir di? Ve bugün, yılın son ayına yaklaşırken, beklediğim sonbahar az da olsa uğradı bahçeme. Gümbür gümbür bir yağmur ve düştüğü anda toprağa yayılan kokusu ile. Hiç bu kadar kurak olmamıştı İzmir. Bu yüzden çoşku ve aşkla karşılandı. Günlerce yağsın istediğim, içimi sakinleştiren, ve beni kendime döndüren yağmuru izlerken, sarı gagalı siyah bir kuşla göz göze geldik ve bakıştık ansızlıkta. Tüylerinde parlayan yağmur damlaları ve siyahlığın içinde gözalan sapsarı minik gagası ile, bir kaç dakikalığına hareketesiz kaldı ve sonra kendi yoluna doğru adım attı. Ben ise merakla google'a sarıldım ve aradığım kuşun "karatavuk" olduğunu öğrendim. Memnun oldum tanıştığımıza. Yine karşılaşmak umuduyla....belki başka bir sonbahar yağmurunda...
Masamın başına oturmuş yazmam gereken makaleye baktım...Philip Glass kulağımı yumuşak bir rüzgar gibi okşarken, başımı bir "an" yana çevirip gözüme ilişen kitabı aldım, hiç duraksamadan gözlerimi kapayıp "öylesine" açtım..karşıma çıkan ilk satırlar, bugün penceremden bakanlar için... "Sevgi" diye devam etti Serena, "insanlar arasındaki en güçlü bağdır. Ama sevginin tam olarak yeşermesi için, daima ayrılık olmalıdır". "Sevginin görevi, bizi ayrılık aleminin ötesine geçirmektir. Buradaki mutlulukla hiçbir ilgisi yoktur." Muriel Maufroy- Mevlana'nın Kızı
Nasıl geçti diye sordular beni merak etmiş olanlar. Düşündüm ve bulamadım cevabını. Ne hissettiğimi anlayamadım bir türlü. Bir yandan "we found your defense satisfactory" diyen Andreas'ın sesi çınlarken kulaklarımda, öte yandan da juri boyunca gelen eleştirileri düşündüm. İki saatlik bir juri önünde yazdıklarını savunmak zorunda bırakılmamın stresi ve, soruları algılamaya ve cevaplamaya yoğunlaşmış bir beynin yorgunluğu altında, boş bakan bir yüzle çıktım juriden. Birkaç düzeltme verdikten sonra beni tebrik eden juri üyeleri, güle oynaya yanımdan geçerken, ben şaşkın ve solgun bir yüzle baktım, beni merdivenlerde bekleyen Funda'ya. Hiçbir his yoktu içimde...Ne hayal ettiğim bir sevinç, ne de kortuğum bir hüzün. İlginç dedim içimden, hiç böyle ummamıştım sonu. Finish çizgisini henüz tam aşmış değilim ama kazanacağımın kesin olduğunu yeni öğrendiğim bir koşuda, son yorgun adımları atıyorum. Düzeltmeler ve son rötüşlardan sonra, "doktor" ünvanını verecekler ba...
Yorumlar
cok operim yav... (dur bunu da bi dusuneyim. ozledim derken yalan mi soyledim ki? yooo... allah allah...) cetlag cetlag... yok baska bi aciklamasi. cereyanda kalmisim ben. bi de, canim okula gelmek istemedi hiç...
cok operim (kesinlikle)
göstermeden gösteren bi ayna gibi!! ^^
basak