5 Vakit



Dün okulu asıp kendime bir GÜN ayırdım. Ne iyi etmişim meğer. Kendimle baş başa kalmayı (yalnız diil), birşeyler yapmayı, ne çok özlemişim. Ankara'daki en güzel mevsim olan sonbaharda, hafif yağmur kokan sokaklarda avare gezinmeyi, kendilerini bir çeşit karşı konulamaz hıza kaptırmış insanları YAVAŞCA izlemeyi, yogadan sonra vücudumun tatlı yorgunluğuna kendimi bırakıp, sessizce bankta oturmayı, gözlerinden ışık akan bir dostla sohbet etmeyi, ve şekerli bir yağmurdan kaçarken, çat kapı bir filme girmeyi, ne çok özlemişim. Koskoca salonda, tek bir yabancıyla, seyrettiğim Beş Vakit, görüntülerinin içinde kaybolduğum, etkileyici bir film. Her ne kadar filmi daha önce görmüş olan dostum Arda, filmde Türk kimliği havasının yok olduğunu, sanki filmin bir ispanyol köyünde çekildiği izlenimi verdiğini haklı olarak söylese de, ben filmi çok başarılı buldum. Çünkü evrensel insan olgusunu, az ve öz konuşmalar eşliğinde, ve sözlerden daha etkili panoramik görüntüleri sayesinde çok iyi vermiş bir film. Belki de, her zaman yaşamayı hayal ettiğim bir doğanın içinde geçtiği için bu kadar etkiledi beni...ama sonuçta başka bir dünyaya yaptığım bu 2 saatlik yolculuktan, tüm duyu organlarım etkilenmiş ve ruhum beslenmiş olarak çıktım diyebilirim gönül rahatlığıyla. Filmi izlemeyenlere hararetle tavsiye ederim sizin anlayacağınız:)
Not: Görüntüler ve detaylı bilgi için linke bakabilirsiniz



Yorumlar

funda dedi ki…
hmm kendinle yalniz diil d basbasa kalabilmek, ben d istiyorum!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)

Karadeniz, Yente Yaylası ve diğerleri...