Yüzün Romanı



Herkese açık olan şey, benim gözümde, bedenimin en görünmez yeridir. Ayaklarıma, karnıma, göğüslerime, kollarıma ve birkaç kıvrılıp bükülmeyle anatomide seçtiğim öbür parçalara doğrudan doğruya bakabilirim. Sırtımı göremem elbette ama sırtım benim tüm duyularımın merkezi değildir, zaten ben sırtımı herkese göstermem...Ama yüzümü-kimlik kartımı, ışığımı, gururumu, utancımı, vitrinimi ve gizimi, maskemi ve dışa açılımımı, bayrağımı ve yaramı-ancak yaklaşık ve ters çevrilmiş yansımaları aracılığıyla inceleyebilmek gücüme gidiyor doğrusu. Hatta çocukluktan beri fotoğraflarım çekilmiş olsa bile, filme alınmış olsam bile, video kamerasıyla görüntülerim saptanmış olsa bile ve yine yeni yetmelik dönemimde, bütün aynaları, bütün camekanları, bütün bıçak ağızlarını sorgulamış olsam bile, benden başkasının, "öteki"'nin bakışında, uzun süre yalnızca kendi görüntümü gördüğümü sanmış olsam bile, kendi imgemi, pupa'yı (Latince bez bebek), gözbebeğini, oyuncak bebeği, varlığımın yerinde duramayan kanıtını,..vb'ni görmüş olsam bile. Kendimi tanımaya girişebilirim de. Kendimi görmüyorum. Evrensel kaşif olan ama kendini tanımayan şu bakış, her varlığın tekliğinin en açık doğrulamasıdır hiç kuşkusuz...


Nicole Avril, Yüzün Romanı, s. 11-12

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)

Karadeniz, Yente Yaylası ve diğerleri...