Mercan ve Fuli'den Gümüşlük'te bir "an"

Terkedilmişliğin ortasında, toprak ve su oturdu yanyana. Pileli eteklerini ufka savuran denize
bakakaldılar kana kana. Çıpalarını denize bırakan birkaç teknenin zincir sesinde dinlendi ruhları. Dingin suyun yumuşaklığında eridi yorgun ayakları. Uzaktan bakanlar, iskelenin ucunda, sırtları güneşe, gözleri aya dönük iki kadın gördü. Oysa ki iki ruhdaş görünmeyen bir bağla bütünleşmiş, an olmanın tadını çıkarmakta idi. Bir zamanların Mynthos'undan yavaşca kasabaya yöneldiklerinde, cadılık günlerinden kalan bir karakedi takıldı peşlerine. Tanıdık ve yabancı, eski ve yeni, bilinen ve bilinmeyen arasında, 27.günün 27. masasında, daldılar okşadıkları kedi kadar yumuşak bir sohbete. Fincaları kitap oldu, kahverengi resimli. Gelecekleri "an" oldu parlak gülümseyişli. Meraklı gözler yanaştı masalarına, bir "an" da kendilerine düşsün diye. Gözleri ışıl ışıl, kalpleri ateş ateş, anlatıverdiler gördüklerini, arkalarında müteşekkür bakışlar ve balık tutan şaşı kediler bırakmadan önce...

Yorumlar

nilüfer dedi ki…
bu nasıl güzel bir hikaye olur Fulim? devamı gelir belki hm?
Fuliyama dedi ki…
Nilümmm, her an bir hikaye di mi?:) ne güsel:) Devamı gelir yaşam devam ettikçe ve ruhdaşlar buluştukça:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)

Karadeniz, Yente Yaylası ve diğerleri...