Karadeniz, Yente Yaylası ve diğerleri...



Büyülü ve hızlı geçen bir 25 Temmuz'un ardından balayı için seçtiğimiz Karadeniz yaylaları, bize yepyeni bir dünyanın kapılarını açtı...Doğayı ölesiye seven bizler için sanki "Cennet" gezegenine yapılan sonsuz bir yolculuktu Karadeniz yolculuğumuz. O kadar çok güzel "an" vardı ki, aralarından seçip sizlerle paylaşmak biraz zor oldu:)
Sevgili Hasan'ın bizim için tasarladığı t-shirtlerimizle yola koyulduk ve ilk durağımız olan Trabzon Teknik Üniversitesinin dinlenme tesislerindeki müthiş bitki örtüsüne hayran kaldık.

Bir gece konakladığımız bu bakımlı tesisten ayrılırken, bizleri bekleyen muhteşem doğanın sadece başlangıcını görebilmiştik. Araba kiralayarak ikinci durağımız olan Sümela Manastırına doğru yola koyulduk. Bir süre sonra araba yolu tükendi, biz de eski rahip ve rahibelerin yolundan manastırın kurulu olduğu kayalığa doğru yayan tırmanışa geçtik.

Yolda giderken bizi bekleyen sürprizleri de es geçmedik.
Kayaların içindeki heybetli manastırın enerjisi çok yoğun hissediliyordu. Yeşilliklerle kaplı dağlara bakan minik pencerelerden kimbilir kimler bakmıştı...
Oyukların içindeki duvar resimleri, yıpranmış olmalarına rağmen, hala büyülü bir etkiye sahipti.
Tüm sıcağa rağmen dönüş yolu boyunca hiç eksilmeyen akarsular bizi ferahlatıyor ve onları hep takip etmemizi söylüyorlardı. Biz de öyle yaptık:)
Sümela manastırından Uzungöl istikametine doğru yol alırken ve gittikçe yükselmeye başladığımızda, bitki örtüsü de daha bir çoşkulu hale geliyordu. Uzun bir araba yolculuğundan sonra, Uzungöl'ün 7km yukarısında, yaklaşık 2000 m yükseklikteki, Yente yaylasındaki otelimize geldik. Bundan sonrası artık hep tepelerde, bol oksijen, güleryüzlü insanlar, ve muhteşem bir doğanın içinde geçecekti.
Artık Uzungöl'ü bile tepeden izleyecektik.
Sabah güneşiyle doğayı selamlayacak,
hem sık ormanların içinde,
hem de yükseklerdeki bulutların üstünde yol alacaktık.
Hatta otelimizin kırmızı çatısına bile tepelerden bakacaktık.
Gezilerimiz esnasında güler yüzlü dostlar da bize eşlik edecek, ve sadece birbirimizin fotoğrafını çekmemize engel olacaklardı:)
Böylece hergün başka bir yayla, başka bir tepeyi ziyaret ettik.
2000 m. den sonra ağaçlık alanlar yerini özgür steplere bırakırken, biz de yeni bir doğanın,
ve yeni dostların tadını çıkardık.
Bazı günler yine aşağılara indik.
Sürekli akan sularda serinlerdik.
Sonra yeniden başka tepelere,
başka köylere gittik. En sonunda,
2500 metrenin üzerindeki Yedi Göller adıyla anılan, ve birbirinden sevimli krater göllerinden oluşan mekana ulaştık. Heyecanımız yüzünden yanımıza yiyecek almadığımız için açlıktan bayılmak üzereydik, neyseki gölün yanında kamp kuran dostlar bize yiyeceklerini sundu.
7 gölden sadece ikisini ziyaret edebildik. Sanki başka bir gezegen yüzeyi gibi, sakin ve ıssız bu yükseklerde, su bulmak ilginç ve güzel bir histi.

Yorumlar

nilüfer dedi ki…
muhteşem oh canınıza değmiş,oralarda nefeslenmenin tadı var içimde, şimdi de pek hoştu izlemek fotolardan karadenizi:)
imroz dedi ki…
hey gidi Karadeniz .... özel bir yer.boşuna dememişler off sürmene yaylası da onbeş doktora bedel :)
Fuliyama dedi ki…
Çok haklısınız dostlar! Büyülü bir yer Karadeniz...
İDEA dedi ki…
Gönülden tebrikediyor,o gecende yanında olamamanın üzüntüsünü duysamda kuyu başında senin için tutmuş olduğum dileğin gerçekleşmiş olmasından duyduğum mutlulukla o eksikliğimi kapatmaya çalışıyorum. Bir ömür mutluluk diliyorum.
Fuliyama dedi ki…
Çok teşekkürler İdeam. Sen benim hep yanımdasın ki:)
sufi dedi ki…
Yüzüme suların serinliği dağların kokusu çarptı birden bire. Allah içinize sindirsin mutluluk hep sizin yoldaşınız olsun dilerim. sevgilerimle.
Münire dedi ki…
Ne güzel bir IŞIK sın,ne güzel de BİR olmuşsunuz Aşka teslimiyette...Sizi seviyorum:)
Fuliyama dedi ki…
Biz de seni çok seviyoruz....
Ful yaprakları dedi ki…
manzara muhteşem!
Ful yaprakları dedi ki…
manzara muhteşem!
nilgün dedi ki…
Görüntülere hayran kaldım.Çok güzeller!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)