Bilmek ya da Bilmemek..


Bilmemek. Ne büyük bir lütuftur şu meraklı insanoğluna.
Sonsuz tahminler ve varsayımlar arasında yorgun düşen zihinlerin
Uykuya daldığı mağaradır, bilinmeyen.
Her insan kendi içindeki deniz kadar, bildiğini var sayar
Hayatı ve içindekileri.
Bazen bildiğini sandığına öyle bir tutunur ki, elleri acır ve unutur kalbinin sesini.
Neyseki, en derinindeki denizde saklı olan mağarada
Sığınacağı bir bilinmeyen olduğunu hatırlar.
Ne zaman yorulsa bilmeye çalışmaktan,
Kendini onun kollarına atar,
Ve tatlı bir uykuya dalar.
Rüyasında, uzun bir uykudan uyanırken,
Varoluşun içine akar.
Bildiği ama unutmayı seçtiği başka demlerde
Kendini yeniden anımsar.
Ve tekrar unutmak için uyanır
Bilinmeyene.
Muzip bir kediden çaldığı merakı
Bilmek ve öğrenmek için kullanır hep
Oysa ki bilmek, bilmeyi sanmaktan öte değildir.
Ne de yaşamak, ölmekten öte...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)

Karadeniz, Yente Yaylası ve diğerleri...