Güzel Atlar diyarı Kapadokya, Hacı Bektaşı Veli Türbesi, Avanos, Göreme, Zelve ve Erciyes derken İç Anadoludan gözüme takılanlar, ruhuma yansıyanlar, ve beni benden alanlar:)
Herşey ne hızlı değişiyor. Artık mevsimler birbirini kovalamıyor. Bir gün sonbaharı bekleyeceğim kimin aklına gelir di? Ve bugün, yılın son ayına yaklaşırken, beklediğim sonbahar az da olsa uğradı bahçeme. Gümbür gümbür bir yağmur ve düştüğü anda toprağa yayılan kokusu ile. Hiç bu kadar kurak olmamıştı İzmir. Bu yüzden çoşku ve aşkla karşılandı. Günlerce yağsın istediğim, içimi sakinleştiren, ve beni kendime döndüren yağmuru izlerken, sarı gagalı siyah bir kuşla göz göze geldik ve bakıştık ansızlıkta. Tüylerinde parlayan yağmur damlaları ve siyahlığın içinde gözalan sapsarı minik gagası ile, bir kaç dakikalığına hareketesiz kaldı ve sonra kendi yoluna doğru adım attı. Ben ise merakla google'a sarıldım ve aradığım kuşun "karatavuk" olduğunu öğrendim. Memnun oldum tanıştığımıza. Yine karşılaşmak umuduyla....belki başka bir sonbahar yağmurunda...
Büyülü ve hızlı geçen bir 25 Temmuz'un ardından balayı için seçtiğimiz Karadeniz yaylaları, bize yepyeni bir dünyanın kapılarını açtı...Doğayı ölesiye seven bizler için sanki "Cennet" gezegenine yapılan sonsuz bir yolculuktu Karadeniz yolculuğumuz. O kadar çok güzel "an" vardı ki, aralarından seçip sizlerle paylaşmak biraz zor oldu:) Sevgili Hasan'ın bizim için tasarladığı t-shirtlerimizle yola koyulduk ve ilk durağımız olan Trabzon Teknik Üniversitesinin dinlenme tesislerindeki müthiş bitki örtüsüne hayran kaldık. Bir gece konakladığımız bu bakımlı tesisten ayrılırken, bizleri bekleyen muhteşem doğanın sadece başlangıcını görebilmiştik. Araba kiralayarak ikinci durağımız olan Sümela Manastırına doğru yola koyulduk. Bir süre sonra araba yolu tükendi, biz de eski rahip ve rahibelerin yolundan manastırın kurulu olduğu kayalığa doğru yayan tırmanışa geçtik. Yolda giderken bizi bekleyen sürprizleri de es geçmedik. Kayaların içindeki heybetli man...
Masamın başına oturmuş yazmam gereken makaleye baktım...Philip Glass kulağımı yumuşak bir rüzgar gibi okşarken, başımı bir "an" yana çevirip gözüme ilişen kitabı aldım, hiç duraksamadan gözlerimi kapayıp "öylesine" açtım..karşıma çıkan ilk satırlar, bugün penceremden bakanlar için... "Sevgi" diye devam etti Serena, "insanlar arasındaki en güçlü bağdır. Ama sevginin tam olarak yeşermesi için, daima ayrılık olmalıdır". "Sevginin görevi, bizi ayrılık aleminin ötesine geçirmektir. Buradaki mutlulukla hiçbir ilgisi yoktur." Muriel Maufroy- Mevlana'nın Kızı
Yorumlar