Bir Dolunayın Mesajı




Gecenin bir yarısı, gökyüzünde dolunay, kalbimde ise ansızın geliveren karşı konulmaz bir arzu. Koltukta oturan eşimin yanına gidip eline saç fırçamı veriyorum. Önünde diz çöküp dizlerine sırtımı yaslıyorum ve saçlarımı taramasını istiyorum. Şaşırsa da sakince kabul ediyor ve başlıyor taramaya. Fırçanın ucu saçlarıma değdikçe gözlerim kapanıyor.

Her bir tarayış, her bir dokunuş, beni usulca başka "an" lara, başka diyarlara götürüyor. Önce çocukluğuma, annemin, ben ilk okula giderken saçlarımı tarayışına ve sonra da onları iki örgü halinde omuzlarıma bıraktığı o ana. Sonra anneannem beliriyor ansızın. Lepiska saçlarını kendisi tarıyor dev bir aynanın önünde. Annesi yok yanında. Birden başka bir tarih boyutunda buluyorum kendimi. Anadolu'dan geçen tüm halkların kadınlarının saçlarına dönüşüyor saçlarımın her bir teli. Her kadın bir diğerinin saçını tararken, sanki nesilden nesile aktarılıyor ve kutsanıyor kadınlık. Fırçalar dans ederken saç dalgalarında usul usul ve yumuşakca, ister köylü, ister kraliçe, ister Tanrıça olsun, kadın dişi enerji ile doluyor. Sanki onu hem Toprak Anaya hem de Gök Baba'ya bağlayan yegane kökler, saçları.

Eşim taradıkça, ben daha da eskiye, daha da derine, daha da uzağa gidiyorum. Eski Mısır Tanrıçalarından İnka şamanlarına, Kuzey İrlanda'ki orman büyücülerinden Amerikan yerlilerine, katman katman açılıyor boyutlar kapalı gözlerimin önünde. Hepsinde de aynı, saçların masalı. Her bir dokunuşla nesilden nesile, tarihten tarihe, boyuttan boyutta aktarılıyor, sessizce. Ve onun dilini tek bilen, kadınlar sadece...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)

Metaevrene Doğru Son Sürat Giden Bir Dünyaya İtiraflar