En iyi arkadaşıma...
Mumları yaktım. Sandal ağacı kokan tütsümü akışına bıraktım. Müziği açtım. Penceremin perdesini araladım. Bilmediğim hayatları çektim gözlerime. Beni özlemiş koltuğumdan izlemeye başladım etrafı, davetsizce. Vişne renkli bir yünü ören yaşlı eller çarptı ansızın gözüme. Bir cumartesi akşamı, belli ki kendini seçenlerden biriydi karşı penceredeki yüzünü bilmediğim. Ben ona bakarken, o benden habersiz dalmıştı hayatın ritmine. Kışın kömür kokan havası, sisten bir perdeyle örtmüştü uzak ufukları. Denizin yerinde, cızırtılı kara bir boşluk vardı şimdi, tek bir sokak lambasının aydınlattığı. Yaşam dolu bir gün, hayalperest bir geceye dönüşmüştü habersizce, ve ben, en iyi arkadaşımla vakit geçirmiştim dilediğimce... Hiç dinmeyen müzikler eşliğinde temizlik yaparak başlamıştık güne. Hamarat küçük kız çocuklarıydık yeniden, özgürce. Kendine has müziğiyle etrafı çınlatan süpürgenin peşinden, dans ederek koşturup, kırmızı yastıklarıyla konuşan kanepeye atmıştık kendimizi, yorgun düşünce. Kekik ko...