"an"lamak...



Bugün, hayvanları neden bu kadar sevdiğimi, onlarla beraberken neden bu kadar mutlu ve sevgi dolu olduğumu anladım. Çünkü onlarlayken tümüyle anda kalabiliyorum. 

Sabah kahvaltıdan sonra, yağmurun üstüne açan bir İzmir güneşini selamlamak üzere, aldım maviş şezlongumu ve attım kendimi minik bahçemize. Zümrüt hiç kaçırmadı bu anı ve hemen yanımda bitiverdi tabi. Oturdum ve Zümrüt'ü izlemeye, onunla "bir" olmaya başladım. Onunla birlikte doğanın her hareketini, her sesini, her kokusunu içimde duyumsadım. İster kendini bana okşatırken olsun, ister ansızın duyduğu bir sese kulak kabartmış, ister mahallede yeni boy göstermeye başlayan kısa tüylü erkek kediyi gözünü kırpmadan izlemiş, ya da herzaman büyük bir şevkle üstümüzden geçen saksağanlara heyecanla bakmış, Zümrüt hep andaydı. Andan başka bir yerde değildi. Olamazdı da. Onun zihninde bir geçmiş ve gelecek yoktu ki. O sadece VAR oluyordu. Hafızası vardı elbet. Beni tanıyor ve  ona göre davranıyordu mesela. Belki rüyasında eski deneyimlerini görüyordu. Ama bu anılar onun anda olmasını engellemiyordu. O her saniyeye dikkatle yaklaşıyor, çevresinde olup bitenleri tümüyle yargısız, sorusuz sualsiz, analiz etmeden, olduğu gibi görebiliyor ve deneyimleyebiliyordu. Ben de bunu yapabilen varlıklarla beraber olunca daha çok anda kalabildiğimi fark ettim. Ve doğanın en güzel öğretmen olduğunu birkez daha anladım.  

Bu cümleleri yazarken "an" sözcüğünün "ana" sözcüğü ile bir bağı olduğu gözüme çarptı. An da kalabilirsek eğer, o bizi kendi özümüze doğuran bir ana gibi oluyor sanırım...

Anla dolu güzel bir haftasonu dilerim herkese....


Yorumlar

selam, bu son haftalar (ne ? eylül'ün basindan beri !) is'de kosuturup duruyoruz. Baski mi artti yoksa ben mi baskiya artik dayanamiyorum ? Stress beni kiracak galiba. DINLENMEK !! Yaaa, insan yorgun olunca, dinlenemiyormus ? Dün zaten hasta hasta yattim. Ama bugün, tam dedigin gibi, kendimi "an'a" biraktim. Biraz yazi, biraz ev temizleme, sonra yine yazi ama sakincene, hiç yarin'i (ve is'i) kafaya takmadan, umursamadan. Su an'in keyfini iyicene çikarmak için, piyano koydum, bilgisayar'a. Bizim iki köpito da uyuyor, karsimda. Disarida, bir (soguk) günes var. Ve ben, o piyano yu dinliyerekten, iste o an'a kendimi rahat rahat veriyorum... bana bunu, kelimeler ile hatirlattigin için tesekkür, Fulis ! -^^-
Fuliyama dedi ki…
Ben teşekkür ederim kediş! Bu anları herzaman yakalamak kolay olmasa da, deneyimlediğimiz zaman değerini bilmemiz bile yeterli!
Hasan dedi ki…
Bana Dan Millman'in "Ruhun Yasalari" adli kitabi hatirlatti, hislerimi ve bilgimi tazeledigin için tesekkur ederim Fuli! Sahi sana da oluyor mu, ne yapacagini tam bilmeden aklinda "sunu mu yapsam bunu mu" derken zamanin akip geçtigini gorerek daha da stres oldugun? Ben de sunu ogrendim, yanlis seçim yapma korkusuyla varolan firsatlari da kaçirmaktansa, ne olursa olsun bir seçim yapmali ve ilerlemeliyiz. Ama su anda olma isi...zor demiyecegim, evet yapabiliriz!
Fuliyama dedi ki…
Hasan'cığım, elbette benim de seçim yapmakta zorlandığım öyle çok şey oluyor ki, ama dediğin gibi eninde sonunda bir seçim yapıyoruz, ki hayatı her haliyle deneyimleyelim. Bence sen anda kalmasını en iyi bilen insanlardansın:) Sevgimle
Yazmak Keyiftir dedi ki…
Bana göre son dönemde okuduğum en iyi ve felsefesi derin yazılardan bir tanesi.
Epeyden beri kocaman kocaman izleyici kitleleri olan blogları okumuyorum. Sessiz ve derinden olanlar var. Bir denizaltı gibi sessiz ve derinden gelip torpilliyorlar. İz birakıyorlar. Bu yazıda onlardan bir tanesi. Hiç aklımdan çıkmayacak. Benim de yaptıklarımı anlamlandırdı. Kedilerden öğrenilecek çok şey olduğuna inanırım ben. Zaten bizlerle olan ilişkilerinde bizler köle onlar efendi. Onlar öğreten, bizler öğrenen.
Ellerine ve hisseden ruhuna sağlık.
Sevgiyle...
Fuliyama dedi ki…
Ben teşekkür ederim. Sevgiyle....

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)

Karadeniz, Yente Yaylası ve diğerleri...