Yazar-Okur-Yazar-Kitap

Elif Şafak'ın kitaplarının içine düştüm yine. Sanki görünmeyen bir el, beni hiç ummadığım bir anda itti yeninden tutkuyla okumaya. "Aşk" la bıraktığım yola, "Firarperest"le devam ediyorum şimdi. Sırada bekleyenler de var başucumda: ilk romanı "Pinhan",  "Siyah Süt" ve "Baba ve Piç". Her seferinde hayret ve heyecanla, sanki kendim yazmışcasına okuyorum satırlarını. Bir yazarın dilini kendime bu kadar yakın hissetmemiştim son zamanlarda. En son Vladimir Nabokov'un "Bir Günbatımı Ayrıntıları" olmuştu vazgeçilmezlerim arasında. Ama Elif Şafak biraz daha başka. Anlatması zor. Sanırım kendisi de bu zorluğu fark etmiş ki şöyle yazmış satırlarında: Nasıl anlatsam aslolanın okur ve yazar arasında değil, okur ve kitap arasında kurulan bağ olduğunu? Nasıl anlatsam kitapların yazarlarına değil, aslında onları seven, anlayan ve sahiplenen okurlara ait olduğunu? Nasıl anlatsam benim baktığım yerden tek tek her okurun ayrı, ayrıcalıklı ve özel olduğunu?"

Ve böylece, anlatmış yazının özgürlüğünü. Sözcüklerin anlamlara hapsolmayı aslında hiç sevmediklerini. Her okurda farklı farklı biçimlere bürünerek sonsuz olabildiklerini. Ve bu ebediyetin içinde yeniden doğup yeniden ölmeyi göze aldıkları için, belki de örnek alınası bir varlığa sahip olduklarını...

"Roman sanatların en yalnızıdır" demiş Elif Şafak. Çünkü bilmiş, doğumun ve ölümün sadece yalnızlık içinde var olabileceğini.   



Yorumlar

SESSİZ VE SONSUZ dedi ki…
Tüm kitaplarını acizane okumuştum. "Firarperest"i de çok sevdim. Yazılar derli toplu elimin altında.

Elif Şafak'ı seviyorum :)

Size de iyi okumalar.

Sevgi ve selâm ile.
Yazmak Keyiftir dedi ki…
Sevgili Fuliyama !

Siyah Süt te AŞK ın haberleri vardı aslında.
Ben de inanırım aslında okuyucuya ait metinler varlığını. Benim de yazdıklarımı kucaklayıp götürmek isteyen ama bunu söyleyemeyen konuşan gözlere, sözlere sahip okurlar bilirim. Hediye ediveririm hemencecik böyle sarıp sarmalayanlara. Zira anlamının bir parçasıda onu kucaklayan olmuştur ve o metin onsuz anlamsız kalacaktır.
Sana ve börtü böcük, çoluk çocuk herkese sevgiyle...
Fuliyama dedi ki…
Sevgili Can'lar ne güzel yazmışsınız yine, penceremi yalnız bırakmamışsınız. Sabah sabah günümü aydınlattınız...Keşke insan herkesi derinden tanıyacak ömüre sahip olsa...sizleri tanımanın kırıntısını tatmanın zevkiyle, güpgüzel bir günaydın herkese!
Mustafa Doğan dedi ki…
Çok güzel bir yazı... Yazdığınız her kelimeden potansiyeliniz anlaşılıyor. Gerçekten blogtaki yazılarınız öz ve ufku geniş. Elif Şafak gibi yazarlar arasında sizi de görürsek hiç şaşmam. Başarılarınızın devamını dilerim. Elinize yüreğinize sağlık
Fuliyama dedi ki…
Çok teşekkür ederim içten sözlerinize, vakit ayırıp değer verip, hem okuyup hem yazdıklarınıza...
Var olurken çoğalmak demek bu olmalı...bunu hissettirdiğiniz için ne mutlu bana....
sufi dedi ki…
Okurla yazar arasında o sağlam bağ kurulmaya görsün karın-kardeşi gibi sahip çıkar okur yazarının yazdıklarına.Elif Şafak benim karın-kardeşim sanki de "firarperest"i neden duymadım bilmem? teşekkürler ve Sevgilerimle.
SESSİZ VE SONSUZ dedi ki…
"Acılar paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır" diye bir Alman deyişi var, çok severim.

Paylaşımlarımız daîm olsun :)

Sevgi ve selâm ile.
Fuliyama dedi ki…
Sevgili Sufi,

Firarperest, Elif Şafak'ın fırından yeni çıkmış kitabı. Bugün bitirdim yol boyunca. Gerçekten çok güzel.

Sevgili Sessiz ve Sonsuz,

Amin:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Gagalı Siyah Kuş

Fu (Japonca Rüzgar)

Karadeniz, Yente Yaylası ve diğerleri...