Dost dostun ay(na/nı)sıdır
Serdar Özkan'ı daha önce okumamıştım. "Kayıp Gül"'ün çok sattığını duymuş ama almamıştım. Geçenlerde benim için çok değerli bir dostum için kitapçıdan bir dergi seçerken gözüme ilişti "Hayatın Işıkları Yanınca" adlı kitabı. Hiç duraksamadan gittim, seçtim ve aldım iki tane, nedenini bilmeden. Ve su gibi akan bir dilde yazılmış içindeki yolculuğa bıraktım kendimi, hemen bitmesin diye yavaş okumaya gayret ederken.
Romanda, kendine "arkadaş" arayan Ömer isimli bir çocuğun hikayesi var. Ömer şöyle diyor kitabın bir yerdinde: "Benim için arkadaş içimdekini bilen demek". "Arkadaşlık ise iki çocuğun bir çocuk olması".
İçimizdekini biz bilmeden bilen, bildiği için de bizi anlayan birine ihtiyaç duyuyoruz hepimiz. Çünkü ancak o kişi bizi yargılamadan, olduğu gibi kabul edebilir diye düşünüyoruz belki de. Ya da bizi zaten bildiği için ona hiçbir açıklama gereği duymayacağız diye düşünüp rahatlamak istiyoruz. Ve böylece, içimizle "bir" olanı arayıp duruyor, bulamayınca da özlemini çekiyoruz.
İçimizdekini dışarda aramak bizim kaderimiz. Ya da alışkanlığımız. Bize biz kadar yakın birini bulma arzumuz belki de kendimize yakın olmayı unuttuğumuzdan. Oysa içimizde olup biteni ne kadar tanıyoruz ki? Bir başkası bizi bizim yerimize bilsin isteyişimiz bu yüzden olmasın sakın?
Yine de bazen, bazı özel insanlarla aramızda bir ağ, bir yakınlık ve hatta bilindiklik hissi oluyor. Onların bizi anladığını ve bizim de onları anladığını kalbimiz biliyor. İşte böyle kişilerle karşılaşınca büyük bir huzur, sevinç ve mutluluk hissi yaşıyoruz içimizde. Bazen konuşmak bile istemiyoruz. Sadece varlıkları yetiyor.
Hayatınızda böyle yakın hissettiğiniz kişilerle daha sık karşılaşmanız dileğiyle, bu yazıyı bana ayna olan tüm dostlarıma ithaf ediyorum.
Sevgimle
Resim: Escher/ Peeled Faces
Romanda, kendine "arkadaş" arayan Ömer isimli bir çocuğun hikayesi var. Ömer şöyle diyor kitabın bir yerdinde: "Benim için arkadaş içimdekini bilen demek". "Arkadaşlık ise iki çocuğun bir çocuk olması".
İçimizdekini biz bilmeden bilen, bildiği için de bizi anlayan birine ihtiyaç duyuyoruz hepimiz. Çünkü ancak o kişi bizi yargılamadan, olduğu gibi kabul edebilir diye düşünüyoruz belki de. Ya da bizi zaten bildiği için ona hiçbir açıklama gereği duymayacağız diye düşünüp rahatlamak istiyoruz. Ve böylece, içimizle "bir" olanı arayıp duruyor, bulamayınca da özlemini çekiyoruz.
İçimizdekini dışarda aramak bizim kaderimiz. Ya da alışkanlığımız. Bize biz kadar yakın birini bulma arzumuz belki de kendimize yakın olmayı unuttuğumuzdan. Oysa içimizde olup biteni ne kadar tanıyoruz ki? Bir başkası bizi bizim yerimize bilsin isteyişimiz bu yüzden olmasın sakın?
Yine de bazen, bazı özel insanlarla aramızda bir ağ, bir yakınlık ve hatta bilindiklik hissi oluyor. Onların bizi anladığını ve bizim de onları anladığını kalbimiz biliyor. İşte böyle kişilerle karşılaşınca büyük bir huzur, sevinç ve mutluluk hissi yaşıyoruz içimizde. Bazen konuşmak bile istemiyoruz. Sadece varlıkları yetiyor.
Hayatınızda böyle yakın hissettiğiniz kişilerle daha sık karşılaşmanız dileğiyle, bu yazıyı bana ayna olan tüm dostlarıma ithaf ediyorum.
Sevgimle
Resim: Escher/ Peeled Faces
Yorumlar
bu anlamlı yazının bır aynası olan "dunyanın sonundaki ev" adlı filmi az once izledim..Orjinal ismiyle "A Home At The End Of The World" u izlemeni dilerim..gecenin içindeki mavi..
Sevgiyle sarıldım...
Adı gibi Işık dostum Münire, asıl ben sana teşekkür ederim ışığımı parlatmama yardımcı olduğun için, bana her koşulda yol gösterdiğin için ve sevgi dolu varlığın için...
Sevgiyle sarıldım...
filmi birkac gun once dijiturk moviemaxde izlemiştim.. dijiturk kullanıyorsanız bu ay içinde film oynuyor..bizim kültürümüzün pek de alısık olmadıgı 3 kisilik ozgur bir sevgi anlayısını anlatıyor..bende sarılıyorum..